12 Ocak 2017 Perşembe

37 numara bir çift ayak

Polisten rapor yedim. Ceza değil henüz, inceleyeceklermiş, belki ceza belki uyarı vereceklermiş. Neden? Hayvanlığımdan. Trende ayağımı uzattım. Ya vallahi çok da hayvanlık yapmadım çünkü ayakkabımın altını basmadım koltuğa, baldırımın etini koydum sadece. Ama yok, medeniyet polisi gözümün yaşına bakmadı. Arkamdan sinsi sinsi gelmiş şerefsiz polis, önce bilet kontrolü yaptı, sonra dedi ki “Neden ayağınızı koyduğunuzu sorabilir miyim? Bakın her yere yazdık, ayağınızı koymayın yazdık. Neden yine de koydunuz? Ben şimdi rapor tutmak durumundayım.”


oysa bu arkadaş seyahatini cezasız tamamladı.

Ay böyle kibar olunca, terslenemedim ben de. “Olur mu efendim” dedim, “Ne demek, zahmet etmeyin, ben kendi raporumu kendim tutayım.” Bir yandan da diyorum, kesin kamu malına zarar vermek filan yazacak oraya, millet de banka molotofladım sanacak. Sınır dışı edecekler beni. Neyse "raporu sen doldur, ben doldurayım, aman memur bey ayakta kaldınız otursaydınız" derken, benim ineceğim durağa geldi tren. Tamam dedim, işlemler yetişmedi kısmet değilmiş, inerim ben, o da arkamdan yırtar atar kağıdı, ben de kurtarırım bu işten kendimi.  Söyledim, "memur bey kusura bakmayın ben iniyorum", dedim.

kimse buna da ceza kesmedi.
resmen hoca bana taktı ya! 
"Hayhay" dediler, trendeki bütün aynasızlar benim ineceğim durakta benimle indi, istasyonda raporumuzu doldurmaya devam ettik. Sanki treni ateşe verdim, uzadıkça uzuyor işler. O sırada bakışlarda bir gariplik oldu polislerin, lan ben de fark ettim bir gariplik var, yaşadım dedim, sevinçle haykırdım: “Amirim, esrar kokuyor!”. Benim prenses ayağımın kenarı için bu kadar kağıt harcayan medeniyet polisi sandım ki esrarkeşler için özel harekatı filan çağıracak, benim iş kaynayacak, hatta bana diyecekler ki “kusura bakma ayıp ettik, uyuşturucun yok kumarın yok, bir ayağın için laf ettik”, ben de “olur mu amirim siz benim kusuruma bakmayın, Ankara’ya bekliyorum mutlaka, yengeme selamlar" diyeceğim, öpüşüp ayrılacağız. Yok, sakin sakin havayı kokladılar, benim rapor bitince otçuya hapçıya gidip bakmaya karar verdiler. Neticede o rapor tutuldu. Sonra eşe dosta sorduk, bir şey olmazmış, belki ceza gelirmiş o kadar. Ben yine de, bütün gün gerçek bir kanun kaçağı ruh haliyle evde ses çıkarmadan oturdum. Hala cezamın kesilmesini bekliyorum.


Bu benim ayaklarımla ilgili ilk vukuatım da değil. Sene sanıyorum 2014, belki de 2013. Alper arkadaşımla otobüsle İstanbul’a Beirut konserine gidiyoruz. Otobüsün en arkalarında oturuyoruz, benim de ayağımda çarık var, Antep çarığı. (O zamanlar vegan değilim daha, deri giyiyorum.) O da kolay çıkıyor ayaktan, böyle sıkı ayakkabı gibi değil, çıkarmışım. Orada da durmamışım, öndeki iki koltuğun arasındaki kolluğa gerçek bir hayvan gibi ayaklarımın ucunu, birazcık uzatmış bulunmuşum. Ya nasıl böyle bir öküzlük yaptım inanın bilmiyorum, ama yapmışım işte.
antep çarığı böyle bir şey. 


Neyse Alper arkadaşım da boru gibi sesiyle edepsiz edepsiz anılarını anlatıyor, (Alper arkadaşımın terbiyesizliği, ben dinlemem konuşmam öyle şey), önümüzdeki dayı bence asıl Alper’in konuşmalarına sinirlendi ama neticede hırsını benim ayaklardan çıkardı. Arkasına dönüp bağıra bağıra: “Ben de diyorum ne kokuyor, ayağını uzatmış bi de, piss, çek şunları çekk!” filan dedi. Ya koku yok, orası tamamen yalan, kokuyu niye karıştırıyorsun… Rezillik resmen, yüzüm kızardı, oha dedim ne yapmışım, çektim ayağımı hemen. Neyse yolda bizim otobüs bozuldu, kenara çektiler, indik hepimiz otobüsten, vesileyle ön koltuklardan bir oğlanla tanıştık, oğlan da Beirut konserine gidecekmiş. Maşallah yakışıklı da çocuk, allah izin verirse yürüyeceğim, hazırlık olarak Alper’le arkadaşlığımızı vurgulamak için çocuğa sürekli “Alper benim kardeşimdir yaaa” minvalli şeyler söylüyorum. Ne de olsa Ankaralı oğlan, bunun konser dönüşü var. Hesaplarım aslında mantıklı. Çocuk gelin görün ki hiç acımadı, bıçağı çekip sırtıma saplar gibi şöyle dedi: “ O adam ne ayıp etti sana ya, önden bile duyduk, kokuyor filan dedi bir de, hiç gerek yoktu öyle demesine”. Neyse sonra ben bir daha görmedim oğlanı tabi. Ben numaramı zorla verdim diye hatırlıyorum ama aramadı galiba. Belki numaramı yazdığım kağıdı iki ayak parmağımın arasına sıkıştırıp öyle mi uzattım çocuğa kim bilir, ondan mı rahatsız oldu ki? Velhasıl o gün bugündür ayaklarımı insan içinde çok da şeyapmamaya çalışıyorum.


Bunlar da böyle anılarımdı. Hepinizin ayağına sağlık. 

bu fotoğrafın konumuzla ilgisi, konumuzun ayaklarım olması.
buradaki sivrilere alerjim mi var bilmiyorum, çok fena oldum ilk geldiğimde.
Nasıl da çirkin çıkmış foto, aslında normal ayak yani. 

3 yorum:

  1. Çokk güldüm:) Yazılarınıza bayılıyorum.

    YanıtlaSil
  2. Selamlar, nasıl oldu bilmiyorum ama adeta bir bağımlılığa döndü bunları okumak, pek hoş zirzop bir üslubunuz var. Siz yazın biz okuyalım efenim.

    YanıtlaSil